(New York) ABD başkanlık seçim kampanyasının son haftasonunda, Teksas ve Florida da dahil olmak üzere Kamala Harris’in ayak basmadığı birçok eyalet var. Neden Çünkü bu eyaletlerde popüler oyu kazananın seçmeni kazanma şansı sıfır olmasa da çok az.
Peki soru şu: Donald Trump 27 Ekim Pazar günü New York’un ünlü amfitiyatrosu, aynı adı taşıyan eyaletin mega kenti Madison Square Garden’da ne yapacak?
Eski Cumhuriyetçi başkan, 9 Ekim’de Pensilvanya’da düzenlenen miting sırasında “Madison Square Garden’ı kiraladık” dedi. “New York için savaşacağız.”
Ancak Donald Trump’ın en iyimser stratejistleri bile (ki bugünlerde oldukça iyimserler) adaylarının kendi eyaletlerindeki 28 seçici delege oyunu (başkan seçilmek için gereken toplam 270 delege oyunu içerisinde) kazanma şansına inanmıyorlar. )
Sonuçta Joe Biden, 2020’de Empire State’te Donald Trump’a yüzde 20 puan farkla liderlik ediyor.
Dolayısıyla Donald Trump’ın Knicks ve Rangers’ın evinde yapacağı şey, Demokrat rakibinin 2024 başkanlık seçimlerinde yedi kilit eyaletten birine veya diğerine gittiğinde fark yaratacak. Hesaplaşmanın sonu mu?
Cevap çoktur ve korkutucudur.
Bir Cumhuriyetçi adayın hayali
“Takıntı”: Bu, Donald Trump’ın maiyetindekilerin, Cumhuriyetçi adayın ilk başkanlık kampanyası olan “bahçeyi doldurma”dan bu yana en büyük hayali hakkında konuşmak için kullandığı kelimedir. Geçen Nisan ayında New York’taki ceza davasının ardından gazetecilerle paylaştığı bir rüya.
“Büyük bir toplantı düzenleyeceğiz” [au Madison Square Garden] Polise, itfaiyeciye ve herkese saygılar. Öğretmenler dahil birçok kişiyi göndereceğiz” dedi.
Kalabalığın aynı zamanda – veya hepsinden önemlisi – bireysel bir ihtiyacı karşılamayı amaçladığını anlamak için psikanalizin babası Sigmund Freud olmanıza gerek yok. Donald Trump, Madison Square Garden’ı yaklaşık 20.000 destekçisiyle doldurarak, Mar-a-Lago’ya sürgüne gitme kararının da gösterdiği gibi, kendisini hiçbir zaman kabul etmemiş bir şehir olan New York’a burun kıvıracak.
Üstelik şehir, bir pornografik aktrisin adını verdiği bir ceza davası nedeniyle suçlandığı ve mahkum edildiği Cumhuriyetçi Parti içindeki desteğini sağlamlaştırmanın en önemli sonuçlarından birini yaşadı.
Manhattan şehir merkezindeki bu toplantının Waukesha, Wisconsin’deki başka bir toplantıdan daha fazla muhabiri ve televizyon kamerasını çekeceğinden şüphelenmek için sirkin babası PT Barnum olmanıza gerek yok.
Donald Trump, beklenmedik bir eyalete ilk seyahatini 5 Kasım’da yapmayacak. Yakın zamanda Aurora, Colorado ve Kaliforniya’nın Coachella Vadisi’ni gezdi.
Sözlük alanı Passim’den ödünç alınmıştır.
Aurora konuşması Madison Square Garden’daki konuşmasının başlangıcı olabilir. Yanlış bir şekilde Venezüella’dan gelen yasadışı göçmenlerin Colorado’nun üçüncü büyük şehrini “işgal ettiğini” iddia ettikten sonra, “işgal altındaki Amerika” korkusunu dile getirdi ve Beyaz Saray’a dönmesi halinde “toplu sınır dışı etme” sözünü yineledi.
Göçmen krizinin büyük yankı bulduğu New York’ta 2022 baharından itibaren Donald Trump’ın her sözü mercek altına alınacak. Geçtiğimiz hafta Kamala Harris, tüm rakiplerini içeren bir grup olan “içerideki düşmana” saldırmak için orduyu kullanma tehdidini zaten kınamıştı.
Siyaset bilimciler ve faşizm veya totalitarizm tarihçileri, bu ifadenin (içerideki düşman) Donald Trump’ı kötü arkadaşlığa sokan diğer ifadeler arasında yer aldığını hatırlatıyor.
Cumhuriyetçi aday aynı zamanda siyasi rakiplerine atıfta bulunmak için “haşarat” terimini de kullandı. Göçmenleri “Amerika’nın kanını zehirlemekle” suçladı. Bazılarının “kötü genlere” sahip olduğunu söyledi.
“Onlar insan değil. Onlar hayvan” diye ısrar etti.
Gazeteci ve tarihçi Anne Applebaum derginin web sitesinde “Trump bu dili kullanarak tam olarak ne yaptığını biliyor” diye yazdı. Atlantik. “Bu dilin her dönemi ve her türlü politikayı temsil ettiğini anlıyor. “Ben çalışmıyorum Benim kampım”, diye duyurdu ve bir mitingde okusa da okumasa da Hitler’in manifestosunun içeriğini bildiğini boş bir şekilde itiraf etti. Bir röportajcıya, “Belirli bir retorik kullanmazsanız, belirli kelimeleri kullanmazsanız, belki de çok iyi olmayan kelimeler, hiçbir şey olmaz” dedi. »
20 Şubat 1939’da Madison Square Garden’da gerçekleştirilen bir diğer miting ise 1930’lu yılları hatırlamak yanlış olmaz ve amacı ABD’de Nazi Almanyası’nı tanıtmaktı.
Gamalı haç pankartları ve Amerikan bayraklarıyla çevrili, ilk Amerikan başkanının dev bir portresiyle süslenmiş sahnede gecenin ilk konuşmacısı, “George Washington bugün hayatta olsaydı, Adolf Hitler’in arkadaşı olurdu” dedi.
O akşam konuşmacıların favori hedefi: “iş çalan Yahudi mülteciler.”
“Yemek sever. Özür dilemeyen alkol gurusu. Tutkulu internet meraklısı. Sert analist. Oyuncu.”